top of page
Cizginin_Boslugu_kapak-900-1.jpg
Çizginin Boşluğu
Zeynep Sayın

Kültür, sanat tarihi

Kapak görseli: Font-de-Gaume mağarasında bulunan kurt resmi
1. baskı

ISBN 978 625-7917-30-8
191 sayfa, 13,5 x 19,5 cm
Freelife 215 gr, Enso creamy 60 gr

420 tl
 

Zeynep Sayın, düşünce dünyamıza kazandırdığı eserlerine bir yenisini daha ekliyor: Çizginin Boşluğu. Çizgi ve boşluk! İlk bakışta birbirine zıt gibi görünen bu iki kavram, aslında yaşamın dokusunu oluşturan, birbiriyle örülmüş yapılar. Kendilerine benzemeyen, başlangıçlarını ve sonlarını yalnızca kendilerinde değil, yayıldıkları her şeyde, derinlere işlemiş biçimde taşıyan çizgi ve boşluk, insanı ve toplumu yeniden, farklı bir gözle okumaya davet ediyor bizi.

Bu iki kavramı metnin odağına yerleştiren Zeynep Sayın, imgelere, kavramlara, nesnelere, kimi olay ve olgulara uğrayarak sanatın, yazının, yazın’ın, şiirin ve aktüalitenin sınırlarına dek genişleyen bir dizi çözümlemeye girişiyor. Yazar, çizgi ve boşluk arasındaki gerilimle oynayarak, bizi yalnızca gördüğümüzü değil, görmediğimizi, boşlukta yaratılan ince-kalın çizgileri, eksik bırakılanı düşünmeye çağırıyor. Bir akış hâlinde ilerleyen metin, diller arasında özgürce dolaşırken kışkırtıcı keşiflerle dolu, çok boyutlu bir anlatı inşa ediyor. Zeynep Sayın, bunu yaparken sözünü felsefenin, sanatın ve edebiyatın yaratıcılığıyla harmanlamaktan çekinmiyor, hatta bu harmanı metnin özüne dönüştürüyor.

Peki, çizgi nasıl bir norm haline gelebilir? Düzlük, doğruluk gibi kavramlar, içeriğini bir hizada ölçüp biçerken neyi dışlar, neden dışarıda bırakır? Haritalar, mülkler, hudutlar, yasalar ve toplumların sınırlarını belirleyen çizgiler, gerçekten de sadece çizgi midir? Yakından bakıldığında, boşluklardan oluştuğu görülen bu çizgiler, aslında nasıl bir terbiye aracı olarak kullanılır? Cetvel, sadece düz bir araç mı, yoksa aynı zamanda toplumsal ve bireysel düzlemleri eğip büken bir metafor mu?

Sayın, bu soruları ele alırken çizgiyi bir sınır, bir norm, bir düzen işareti olarak düşünmekle yetinmiyor; onu boşlukla birlikte düşündüğünde ortaya çıkan gizil anlamları da açığa çıkarıyor. Çizgi, başlangıcı ve sonuyla nihai bir hüküm değil, aksine bir yol, bir akış. Boşluk ise yalnızca eksiklik ya da yokluk değil; hareketin, değişimin, hatta varoluşun kendisi.

Çizginin Boşluğu, yalnızca bir metin değil, bitmeyen bir sorgulama ve düşünme alanı. Kendisini, tıpkı uzay düzlemine çekilmiş bir çizgi gibi uzatıyor, derinleştiriyor ve her okunuşta yeniden yazılıyor. Çizginin Boşluğu’nun ardından elinizde oylumlu bir çizginin yarattığı çarpıcı bir boşluk kalıyor.

Zeynep Sayın gibi söylersek: Başlangıçta cetvel vardı.

 

 

“… Uzaktan bakınca yüksek olarak algılanan bir dağ, zirvesine ulaşınca artık dağ olarak algılanmazdı. Düz çizgiler de düz ve doğrusal ilerlemez, düzlüğe çıkartmazdı. Düzlük ve düzeltme siyaseti kıtaları, ülkeleri, bedenleri yarar, yaralar, parçalarken bile düz değildi. Çizgi zaten düz değildi. Yeterince yakından bakınca doğrudan noktaya giden çizgi parçalanır, kırılır, sınırları belirsizleşir, çizginin içindeki yarıklar, uçurumlar, kopmalar, kırışıklıklar, katlar, çizikler, kırıklar, yırtıklar belirirdi. İlle de çizgilerin varması gereken bir kaçış noktası olmadığı gibi çizgi de noktaların kesintisiz sürekliliğinden, birbirine ilmiklenişinden oluşmazdı. Dokumalarda, düğümlerde, ağlarda, ağaçlarda da çizgiler, kesintili, kesintisiz çizgiler, bu kesintilerin arasında boşluklar vardı…”

bottom of page